Genel
İmamın Oğlu - Kısa Hikaye - Erkan Kavas
5 yıl önce yazıldı. | Okuma süresi: 6 dk.

Çocukluğun doğunun köylerinde geçti. Bundan yıllar önce rahmetli babam Ekber Efendi hayataydı o zamanlar. Annem Saniye beni doğururken bazı yetersizliklerden dolayı vefat etmiş. Babam ilk atandığım köyde doğduğumu anlatırdı.

O günlerden aklıma birşey kaldı fakat şunu hiç unutamıyorum. Belki hayatım boyunca bazı şeylere uzak kalmamın nedeni, ölümden korkmanın nedeni budur:

O dönem ilkokul ikinci veya üçüncü sınıfa gidiyorum. Babam Ekber Efendi köy imamlığı işini yürütüyor. Doğu’da köy imamı denilince bugünkü imamlar gibi birşey çıkmıyor ortaya, aklınızda yer alan imam profilini biraz değiştirmeniz gerekiyor.

Dini değerler ve buna benzer bazı nedenlerden dolayı imam biraz da oranın valisi, kaymakamı gibi. Muhtar bile zaman zaman gelir babama akıl danışırdı, öyle düşünün yani…

Köy baya büyük, yani çevremizdeki köylere göre baya kalabalığız, kalabalık dediğime bakmayın topu topu 27 hane işte toplasan 70-80 kişi falanız. Köyler o zamanlar çok önemli yerler, bugün Taksim’de İstiklale çıktığımda hissettiğim o kalabalık hissinin aynısını o zaman köylerde düzenlenen eğlence zamanları da hissederdim. Zaman o kadar eski, biraz anlatması ve anlamlandırması güç farkındayım.

Babama sadece imamlık yapıp namaz kılma işlerine bakmıyor bunun yanı sıra nuska yazıyor, incik boncuk satıyor, hatta yumurtalara arapça bir şeyler yazıp, civar köylerde çocukları olmayanları çocuk sahibi falan yapıyordu. Çocuk aklı o günlerde gerçekten babamı çok büyük bir adam zannediyordum. Şimdiki aklımla düşündüğümde bunların ne kadar bayağı kaldı. Babamın resmen milleti tokatladığını seziyorum. Hayır ne bileyim yumurtaya arapça harfler yazıp nasıl çocuk sahibi olunabilir ki, tavuk muydu bu insanlar?

Yağmurlu bir gece kapı çaldı. Hem de ne çalış, annesizliğin verdiği ağırlıkla o dönemlerde karanlıktan bile çok korkuyordum. Bir de böyle şiddetli bir şekilde kapı çalınca, hatırlıyorum o gece altıma bile kaçırmıştım. Gelenler civar köylerden bir muhtar ve yanında iki adamdı. Birisi vefat etmiş, o köyün hocası da gitmiş mi, tayin mi olmuş nolmuş bizimkine yani Ekber Efendi’ye gel şu işi hallet diyorlar. Biraz konuşuldu vs. Babam beni de yanına alarak civardı köye doğru yola çıktı. Baya bir gittik. Tabi ben o sırada babamın yanında uyumaya devam ettim. Neyse köye vardığımızda neredeyse herkes ayaktaydı.

O dönemlerde köyde ölüm olsun doğum olsun herkes bir aradadır. Aslında bu çok muhteşem birşey. İnsanların birbirine yaslanması birbirinden güç alması.

Neyse gün ışır gibi olduğunda babam cenazeyi yıkamak üzere hazırlanan yere girdi. Ben de can sıkıntısından dolanıyorum oralarda, Bir ara kapıda bir aralık gördüm daldım içeri. Babam geleneksel ritüeli tamamlarken bir ara cenazenin üstünün açıldığını gördüm. Bir de ne göreyim o dönem babam tarafından sürekli ayıp olarak nitelendirilen şeyi gözlerimin önünde görüverdim. Beni bir kıkırdama aldı. Babam döndü yüzüme baktı. Yanıma geldi. Dedim herhalde söylenecek. Yok öyle yapmadı bir tokat patlattı yüzüme… Babamdan sanırım o günden beri nefret ediyorum. Ölene kadar da hep aklıma geldi o sahne. Suratım şaklayan tokat sonrası yere yığıldım daha sonra kalktım. Şok halinde olduğumdan ağlayamadım bile. Bir köşede bekledim.

Cenazenin yıkanma işlemi bitti. Daha sonra defin vs. derken mezarlığa gidildi. Ben de babama uzak kalmadan olayları seyretmeye devam ediyorum.

Orada başka çocuklar var bir kaçıyla konuştum vs. Tabi sabah yediğim tokadın acısı hala yanağımda. Dedim insanın üreme organı hakkında konuşmak gerçekten güzel değil. Ne zaman güzel bir kadınla yatağa girecek olsam, sanki birazdan babamın kapının ardında belirip suratıma bir tokat atacağını hissediyorum.

Günler geldi geçti biz oradan oraya süzüldük durduk. Okulu çeşitli yerlerde bitirdim. Lise üniversite derken babamda yaşlandı eceliyle öldü.

Bir gün olsun mevzuyu açamadım. Baba attığın tokat çok canı yaktı diyemedim.

Yıllar geçti belki, daha da geçecek, evlenmedim, bir çocuğum olmadı. Belki de olmuştur yani haberim yok. O kadar farklı insanla beraber oldum ki emin değilim.

Peki Ekber Efendi? Sanırım ben hep onun oğlu Nedret olarak kaldım. İmamın oğlu olarak.

Böyle de kabullendim sanırım…

SON


Page generated in 0.0131 seconds.