William Faulkner Kimdir?
Bir süre rastgele okumalara devam ediyor. Bugün itibari ile henüz kendisi hakkında hiçbir kitap okumadığım kendisinin varlığından bile haberdar olmadığım bir yazarla tanıştım.
İsmi William Faulkner kendisi 1897 yılında doğup 1962 yılında ben doğmadan çok seneler önce bu dünyaya veda etmiş. 1949'da Nobel Edebiyat ödülü almış olan bu yazarın hayatına baktığım çok farklı bir şey gördüm. Hemen o konuya gireyim.
Faulkner normalde ilk yıllarında o dönemin gençleri gibi yetişmesine rağmen neredeyse belirli bir sürece kadar dikiş tutturamamış. Normal düzeyde bir ailesi olduğundan sanırım böyle bir rahatlıkla yaşamış olabilir. Ta ki aradan yıllar geçip 1925 yılına gelindiği aldığı bir eğitim onu bambaşka bir noktaya sokmuş. O noktadan sonra eserler vermeye başlamış. Tabi işler bazen istediği gibi gitmemiş, kitaplarını basamamış. Öldükten sonra her zamanki gibi değeri anlaşılmış ve basılmıştır.
İncelediğim kitaplar arasında çocuk kitaplarından tutup psikolojik kitaplara kadar gidebiliyoruz.
Sanırım eserleri arasında en ünlü olarak ilk çıkardığı eseri. Soldier’s pay yani Askerin Ödülü'nü gösterebiliriz. Ardından Mosquitoes (Sivrisinekler) gibi değişik işler de gelmiştir. Aynı yıl yine büyük bir eser olan Flags in the Dust (Tozlu Bayraklar) yazılmış fakat yayınlanamamıştır. Öldükten sonra basılmıştır. İyi satmıştır.
Sartoris adlı bir roman gelmiş. Daha sonra ise The Sound and the Fury’yi yazmıştır. Ses ve Öfke de öldükten sonra yayınlanabilmiştir.
Sayılamayacak onlarca eseri ise bu hayattan sıkılıp çekildiği bir kasaba da kaleme almış. İlk aşkı kocasından ayrılınca onunla evlenmiş ölünceye kadar orada yaşamıştır.
Türkçe'de şu eserleri basılmıştır. Çoğu can yayınlarından çıkmıştır.
Duman, (1952, 1991),
Kırmızı Yapraklar (1959),
Güneş Batınca (1960),
Aşk ve Ölüm (1968),
Dilek Ağacı Bir Masal (1983, 1994),
Mayday-Bir Mayıs Günü (1989) ve
Ayı (1991) yer alır.
Halen çevrilmemiş akıl dolu kurgular bulunan kitapları vardır.
1949 yılındaki Nobel ise, kendisine bir yıl sonra verilebilmiştir. O dönemki seçim durumları ve politik nedenler ile, fakat benzersiz yapıtları ile gerçekten bunu hak etmiştir. Unique adı verilen bugünlerde gerçekten çok önemli olan bu içerik şeklinin en önemli mimarlarından birisi olması bu ödülü kazanmasını sağlamış.
Farkındaysanız günümüzde böyle eserler vermek gayet zor, mesela bu sene nobel edebiyat ölülünü alan Peter Handke, katı bir sırp destekçisi, olduğu ve hatta onunla ilgili neler neler paylaştığını biliyoruz. Ödülü ise postmodernizm sembolü olarak aptal bir nedenle aldığını unutmayalım.
Ya nerelerde nerelere... Ah Alfred Nobel bunları görse ne derdi?
İsmi William Faulkner kendisi 1897 yılında doğup 1962 yılında ben doğmadan çok seneler önce bu dünyaya veda etmiş. 1949'da Nobel Edebiyat ödülü almış olan bu yazarın hayatına baktığım çok farklı bir şey gördüm. Hemen o konuya gireyim.
Faulkner normalde ilk yıllarında o dönemin gençleri gibi yetişmesine rağmen neredeyse belirli bir sürece kadar dikiş tutturamamış. Normal düzeyde bir ailesi olduğundan sanırım böyle bir rahatlıkla yaşamış olabilir. Ta ki aradan yıllar geçip 1925 yılına gelindiği aldığı bir eğitim onu bambaşka bir noktaya sokmuş. O noktadan sonra eserler vermeye başlamış. Tabi işler bazen istediği gibi gitmemiş, kitaplarını basamamış. Öldükten sonra her zamanki gibi değeri anlaşılmış ve basılmıştır.
İncelediğim kitaplar arasında çocuk kitaplarından tutup psikolojik kitaplara kadar gidebiliyoruz.
Sanırım eserleri arasında en ünlü olarak ilk çıkardığı eseri. Soldier’s pay yani Askerin Ödülü'nü gösterebiliriz. Ardından Mosquitoes (Sivrisinekler) gibi değişik işler de gelmiştir. Aynı yıl yine büyük bir eser olan Flags in the Dust (Tozlu Bayraklar) yazılmış fakat yayınlanamamıştır. Öldükten sonra basılmıştır. İyi satmıştır.
Sartoris adlı bir roman gelmiş. Daha sonra ise The Sound and the Fury’yi yazmıştır. Ses ve Öfke de öldükten sonra yayınlanabilmiştir.
Sayılamayacak onlarca eseri ise bu hayattan sıkılıp çekildiği bir kasaba da kaleme almış. İlk aşkı kocasından ayrılınca onunla evlenmiş ölünceye kadar orada yaşamıştır.
Türkçe'de şu eserleri basılmıştır. Çoğu can yayınlarından çıkmıştır.
Duman, (1952, 1991),
Kırmızı Yapraklar (1959),
Güneş Batınca (1960),
Aşk ve Ölüm (1968),
Dilek Ağacı Bir Masal (1983, 1994),
Mayday-Bir Mayıs Günü (1989) ve
Ayı (1991) yer alır.
Halen çevrilmemiş akıl dolu kurgular bulunan kitapları vardır.
1949 yılındaki Nobel ise, kendisine bir yıl sonra verilebilmiştir. O dönemki seçim durumları ve politik nedenler ile, fakat benzersiz yapıtları ile gerçekten bunu hak etmiştir. Unique adı verilen bugünlerde gerçekten çok önemli olan bu içerik şeklinin en önemli mimarlarından birisi olması bu ödülü kazanmasını sağlamış.
Farkındaysanız günümüzde böyle eserler vermek gayet zor, mesela bu sene nobel edebiyat ölülünü alan Peter Handke, katı bir sırp destekçisi, olduğu ve hatta onunla ilgili neler neler paylaştığını biliyoruz. Ödülü ise postmodernizm sembolü olarak aptal bir nedenle aldığını unutmayalım.
Ya nerelerde nerelere... Ah Alfred Nobel bunları görse ne derdi?