Bugün bir takım kelime öbekleri ve konular üzerinde araştırma yaparken enteresan bir yazıya denk geldim.

Yazı şurada, ama yazar artık Hürriyet'te yazmıyor onun yerine OdaTv'ye geçmiş.

Neyse buraya kadar bir sorun yok, insan ister Cumhuriyet'te isterse Vakit Gazetesi'nde yazar.

Fakat şu konuya takıldım, türbanlı sosyal medya fenomenleri ve moda algılayış mevzusu ölesine pembe bir şekilde resmedilmiş ki, cidden bir an benim de iyi şeyler düşünesim geldi. Ama olay öyle değil.

Şimdi başörtülü bir kadın sosyal medya kullanırken nasıl bazı şeylere dikkat ediyorsa diğerlerine de etmeli. Yani bu benim hayatım bu benim modam yok şu bu diyerek olayı hafifletemezsin.

Bir kere moda anlayışı tesettür denilen dini olguya ters, dinin modası mı olur? Çok gerici gelebilir ama bu aynen laiklik kelimesinde din ve devletin ayrılması gibi bir şey. Yani moda ile din bir araya gelemez arkadaşım. Hatta moda ayağına tesettüre ters şeyleri insanlara giydirmek de büyük sorun, ha giymek isteyen varsa giyer buna kimsenin lafı olmaz ama bunu övmenin bir anlamı yok.

Ben dışarıda kendileri tarafından açık olarak niteledirilen insanları bile böle acayip bir şoka haline sokabilecek şekilde giyinen kapalı insanlar görüyorum.

Tesettürün asıl amacı örtünme ve gizleme değil de nedir? Yani bunu bu renklere bu şekillere sokup örtündük mü oluyor? Nasıl ki denize girince abdest almamış oluyorsak, bu da böyle bir şey yoksa kimse senin saçından ve göbeğinden sorumlu değil. Önemli olan ritüeli tanımlamak.

Modernleşen türbanlı, türbanllı twitter, türbanlı instagram fenomenleri gibi olgular da günümüze bu aptal varsayımlar üzerinden geliyor. Ondan sonra insan sana der, bu ne perhiz bu lahana turşusu.