Çok eskilerde bazen bu soruyu kendime soruyordum. Bir süredir artık sormuyorum. Yani hem felsefe bölümünden mezun olmuş hem de gerçekten felsefeden anlamayan bir yapının içinde bunu yapmış olmanın verdiği burukluk sanırım artık bir noktada olayı hobiye döndürmem gerektiğini hissettirdi. Hayatta bazı şeyleri istemeden de olsa benimsiyor ve artık olağan kabul ediyorsunuz. Hani edebiyattaki kanıksamak gibi bir durum ile açıklamak mümkün...

Felsefe eğitim aldığım Fetö'nün Fatih Üniversitesi'nde gerçekten çok deneyimli yerli yabancı hocalar ve dostlar ile karşılaşmıştım. Ama yine de o yapının içinde bazı güç odakları hocaları kafasına göre kovma, onlara aba altından sopa gösterme gibi eylemlerde bulunuyorlardı. Son senelerimi ittire kaktıra bir kaza yapmadan bitirmeyi başardım. Tabi bu dönemde çok büyük değişimlerde oldu. Üniversitedeki bazı gruplar tamamen politize olup olayı eylem noktasına taşıdı.

Gezi eylemleri olurken ben mezun oluyordum. O sırada fetö yapıları henüz planın ilk aşamasında olduğu için sadece saldırıya sessiz kalma, küçük bir tonla geçiştirmeye çalışıyorlardı. Tabi olayın ardından bugünlere geldiğimizde o dönemli emniyet yapılanmasının neler çevirdiğini öğrenebildik.

O dönemde aklımda kalan tek şey Hakan Şükür ve benzeri bir grubun hakkında yapılan övgü dolu açıklamalardı. Bir de tweet zinciri altında aslında büyük olaya hazırlanıyorlardı. Yani şu an Süleymancıların yaptığı gibi, ardından sanırım beklenmedik işler oldu ve silahlı eyleme çok hızlı bir şekilde geçmek zorunda kaldılar çünkü hiç farkettirmediler. Belli ki emir acil olarak geldi.

Okulun içinde abla adı verdikleri kişiler bulunduğum sınıfta çoktu. Aslında iyi insanlardı ama onların zihinlerine giydirilmiş o ağır yapılar malesef dünyayı anlamalarının önüne geçiyordu. Alman bir hocanın nasıl yani yaa diye şok olduğu konuyu halen unutmuyorum.

Tabi şu an o arkadaşların bir çoğu farklı cephelerde yer alıyor. Hatta bazılarının yurt dışına kaçtığı yönünde bulgularda mevzut. Bazıları da o dönem bir zırh gibi kuşandıkları kimliklerini bir yere bırakıp sahilde bikinili poz vermeye başladılar. Yani beni ilgilendirmiyor zaten üstlerine zorla giydirilen düşüncelerden sıyrılıp özgürleştiler diyorum. Sonuçta hayat kendilerinin ister onu ister bunu yaparlar bana da şeyi düşmez.

Tabi ufak çapta felsefeye bağlandığım kendimi hissettiğim noktalar olmuştu. Ama ne yazık ki o kadar eskide kaldı ki.. Geçenlerde eski bir felsefe kitabının pdf'ini bulup biraz karıştırdım ama artık benden geçtiğini düşündüm. Akademik olarak tenekeyi boşaltmışız. Bundan sonra felsefeye tek kaygımız öyle mi? gibi sorular ile olabilir.

Türkiye'deki felsefe eğitimi zaten tamamen üniversiteyi kazanamayan kişilerin özel dersler aldırılarak üniversiteli yapılığı bir noktaya geldi. Eski dönemde elitlere hitap eden felsefe sanırım şu an sokaktaki torbacılara, zengin piçlerine ve üniversiteyi zorla kazanmış yeni yetmelere kaldı.

Şu tweet sanırım olayı özetliyor:

türkiyede felsefe tweet